10 Haziran 2013 Pazartesi

Ürküten Gerginlik

Televizyonları protesto ettiğim için haberleri internet ortamından izlemeye çalışıyorum.
İnternet gazetelerindeki haberlere ve yorumlara bakılırsa,müthiş bir bilgi kirliliğiyle birlikte, yapılan açıklamalarla gerginliğin artarak devam edeceği anlaşılıyor.

Başbakan, Fas gezisi öncesinde yaptığı açıklamayla,pekte kucaklayıcı olmayacağı izlenimi vererek, gitmişti. Hatırlayalım,en son cümlesi,
"Tencere-tava hep aynı hava"
Başbakanın Fas'ta bulunduğu günlerde Cumhurbaşkanı ile farklı zamanlarda ve aynı doğrultuda Başbakan yardımcısı Bülent Arınç'ın açıklamaları kısmen de olsa gerginliği azaltmıştı.
Hükümet korkusu nedeniyle ülke gündemini ekranlarına taşımayan TV kanalları ve özellikle de haber kanalları, ucundan kıyısından haberlere girerek,gecikmiş işlevlerini yerine getirmeye başladılar.
Açıkça söylenmese de toplumda başbakanın dönüşü ve dönüşüyle birlikte yapacağı açıklama iyi niyetle beklenmeye başladı.
Eylem yapan kesim,başbakanın kucaklayıcı bir açıklama yapmasını beklemediklerini söylemelerine rağmen,kamuoyunun böyle bir beklentisi doğrusu ya,vardı.
Başbakan nihayet döndü dönmesine de,hava alanına topladıkları kalabalıkla yapılan izinsiz miting,beklentileri boşa çıkarmış oldu.
Başbakanın hırçınlığı kendi deyimiyle,"kendi yüzde ellisini" mutlu ediyor.Ama öteki yüzde elliyi de daha da keskinleştiriyor.
Eylemlerin üzerinden geçen iki haftanın sonunda başbakan ve hükümet, hala olayları kafalarında yarattıkları mihraklarla ve bu mihrakların uyguladığı organize örgütlenmelere yönelttikleri suçlamalarla devam ediyor.

Gezi Parkı olaylarının başlangıcında adını "Gezi Parkı Platformu" diye adlandırılan grub dahil burada oluşan  bir örgütlenmeden  bir çok kişinin haberi bile yoktu.
Ne zaman ki, gruba karşı yapılan sert açıklamalar ve arkasından  gelen oldukça sert ve şiddetli polis baskını insanın içini "cız" edercesine kamuoyuna yansıtıldı,işler değişmeye başladı.
Halkın böylesine ürpertici orantısız güce ve sert açıklamalara karşı sokağa dökülmesiyle, bir anlamda" Yeter Artık" direnişleri olarak,çığ gibi büyümeye başladı.

İnsanlar,tencereleri ve tavalarıyla yollara dökülerek,yaşananlara karşı tepkilerini ortaya koydular.Günlerce süren bu tencereli-tavalı protestolar sırasında hiç bir olumsuzluk gözlenmezken,hükümet ve yüzde ellisi provakatörlerden,amaçları kötü gizli örgütlerden bahsettiler.

Şimdi adama sormazlar mı?
Eğer pravakatörler eylem yaptılarsa  ve kötü amaçla insanları sokaklara çektilerse,senin emrinde olan istihbarat örgütleri neredeydiler?
Bu örgütlerle ilgili en küçük bir bilgiye ulaşıldıysa, niye önlem almadın?
Yüzlerce insanın içinde illaki eylemi sabote etmek isteyenler çıkacaktır ve çıkmıştır da.Ancak, bu tür provakatörlerin oyunları yine bu eylemleri demokratik olgunluk içinde yapanlar tarafından engellenmiştir.

İşin en ilginç yanı ise anlaşılan o ki; ülke istihbarat örgütleri ve dış istihbaratlar bile olayların bu yönlere böylesine hızlı bir şekilde ilerleyebileceğini,bırakın anlamayı düşünemediler bile.
Amerikan ve İsrail istihbaratları olumsuz gelişmelerden stratejik ortakları olan bir hükümeti uyarmakta gecikmezlerdi.
Yapılan açıklamalara bakıldığında onlar bile olayın gelişimi hakkında Türk kamuoyunun tepkisinin böylesine gelişeceğinden habersizdiler.Kısacası gelinen nokta iç ve dış dünyada sürpriz yaratmıştı.
Tek sürpriz olmayan başbakanın ve yüzde ellisinin tavrıdır.
Önümüzdeki günlerde başbakanın takınacağı tavır,söyleyeceği her söz çok önemlidir.
Kendisinden beklenen ortamı yumuşatmasıdır. Başta polisin tutumu olmak üzere yapılan yanlışların görülmesi ve düzeltilmesi için gerekli adımların atılmasıdır.
Eylem yapanlar demokratik seçimle gelen ve halkın % 50'sinin oyunu alan başbakandan ve oy verenlerden rahatsızlık duymamaktadırlar.Tek istekleri,kendi taleplerininde karşılanmasıdır.
Şu hali ile görünen hiçte "Hayra Alamet Değil." izlenimi vermektedir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder